Kayıtlar

Takip

TRAJİKOMİK

  Az evvel düşündüğümde bana gayet hüzünlü bir ateş bözeği sesi edasında geldi buraya yazmak. Sayısız sesin arasında sesimin kayboluşunu izledim sanki. Yalnızlık böyle birşey mi acaba ? Fazlasıyla elimin altında olan onlarca yüzlerce nesne ve rehbere sığmayan insanlardan kaçmaya çalışan bir tenhada saklanan ben...  Uyuyor numarası daha kaç defa yapılabilir ya da kaç defa kaybolabilir bir insan bir gecede bir yatakta ?  Ne zamandır aç olduğumu daha ne kadar saklayacağım kendimden ? Utanmazlık mı arsızlık mı yoksa yıllardır gözlerimi bile kaldırmamamın ardından gelen bu heyecan ? Kendime olan öfkem gün geçtikçe daha da saf hale geliyor...  Nefesim kesilse çocuğumun dışında aklına gelecek kımsemın olmayışı aslında bir o kadar da huzur veriyor, hiç olmamışcasına.  Bir ömür neden sürekli huzursuz ve güvensiz geçer ? Bu kadar mı muhtaç olunur ilgiye ve sevgiye?  Belki de güzellik kavramlarımız değişmiştir ve olağan olan tüm güzel şeyler bizler için birer ağırlık olmuştur kim bilebilir ?  Oku
 Elimde saklı gizli bir kupa, içinde damarlarımdan şarap var; koyu kırmızı, akışkan, donuk, benden sarhoş... Parmaklarında sigara var türün diye kendimi sarıp yok edesin gelen. Şarkı açtım arka planda yıllardan beri kulaklarımda çalınan ama özlemeye hep devam ettiğim.  Gözlerimde sen ama özlemeyi bitiremediğim.  İçimde hep soru var cevapları takla atan durmadan . Niye Neden Nasıl  Kaç n olması gerekli yeteri cevabı bulabilmek için  Hangi yanıt yeterli sende kendimi daha fazla kaybedebilmek için. İspirto ocağına bulabmışım gibi bir koku var burnumun direğinde ama sanki son hızla giden hayatımın aracı çarpmış o direğe de kupama boşalmış tüm hıçkırıklarım Hızıma yetişmeye çalışmayın zira parmaklarım bile kaskatı kireçlenmiş sanki öyle yavaş öyle hayat akıp gidiyor ayağım havadayken

1

    İsim veremedim çünkü duygularıma ve düşüncelerime isim koymaktan vazgeçtiğimi fark ettim...    Kadınlar unutmak istedikleri şeyleri ne yapar ne eder unuturlar ama neyi unuttuklarını asla unutmazlar! mış...😏    Anlatacak çok şeyim var ama üzerimde bir vazgeçişlik hatta vazgeçmişlik, kelimeleri yorduğumun bencillik hissi var. Anlatacak çok şeyim var aslında ama karşımdaki insanların anlama kapasitelerini tartacak, kelime ayıklayacak ve doğru algılamalarını sağlayacak kadar pirinçten taş ayıklar gibi seçecek mecalim yok, aslına bakarsanız gereğim de yok. Anlatayım içimde kalmasın ama kimse dinlemesin, yani ne içimde tutayım ne de kimsenin hazinesine girmen😌    Yazacak çok şeyim var aslında ama sanata dökecek, algılarında yanlışa ehemmiyet vermemek için noktası virgülü eşseslisi sesteşi düşünecek kadar hibe edebilecek enerjim de yok.    Enstrüman çalmak isterdim, hayalimdi. Hele ki sesimin güzel olmasını hayal kurduğum çok zaman olmuştur ki beyne en yakın organlardan biri gelir sanır

BULANIK

  Bulanık deyince de aklıma hayatı boyunca egoist ve kaldırım taşı dahi olamayan vasıflarını kendilerine ait olmayanlar tarafından almış insanlar tarafından ötekileştirilmeye çalıştırılan, kendilerinde çizginin diğer tarafında kalan, içten içe köle olarak görülen kanlarındaki kana ve ruhlarındaki var olan güçle saydamlaşmak zorunda kalan  insanlar geldi aklıma.  Halbuki ne de yitip silinen hayatlar onlar...   İnsanlar hayatları boyunca ne gece yastığa kafalarını koyduklarında sabah kalktıklarında gibiler ne de sabah kalktıklarında gece uykuya daldıkları. Oysa rüyalar her gece tecrübe edilen ve farkındalık uyandıran bir paralel evren değil. Bizler rüyaları hayattan haberler ya da bilinçaltı olarak yorumlarız, uykuyu ise kısa ölüm: ruhun bedenden ayrılışı.    Söylediklerimi onlarca ve yüzlerce insan varken cansız ve donuk, hatta tepkisiz bir yazıya dökmem ise benim hayatımda bir uykudan kesit.   Hayatımda hep üretkenliği sevmiş ve ne olduğuyla değil de ne kadar üretebildiği ve verimli ol

BİR TUR DAHA

Resim
 Ayna, bir yol var gölgenin ardı sıra ormanlık içinde. Ne yağışlı bu taraf ne sıcak ama çiğ düşmüş gibi gümüş önündeki cama ve damla damla iniyor gözpınarlarımdan izdüşüme. Yüzüm daha otuzlarda ve parmaklarımın siniri çekilmiş erkenden kalem düşüyor denize bıraktığım gemilere yazmadan daha. Halbuki daha çok erken birinin açmasını umut etmek için denizde hayalleri yüzdürmek... ... Sanırım ki hep bu tekelcinin bana kocaman bir şişe vermesi buna sebep yoksa kadehimle eşlik ederdi Nihan Devecioğlu ve arkasından Sabahat Akkiraz, birbiri ardına gözlerimi kapattığımda bir esmerin dizinde televizyon seyreder bulurdum kendimi hiç oturamadığım şimdiki şömine karşısında. Masif masa elinden işçilik ve uzun kirpikler. Şu karşıdan geçen eğlence teknesi şimdi Sarıyer'de balıkçı sığınağı ( çaktırmayın halbuki ben uzatırdım bacaklarımı gözlerin önünde gözükmeden). Birkaç halat ve sırtımı yasladığım koca evrende bir metrelik beton duvar. Eskiden olsa el ele kol kola yürürken aşk ederdi birden fazla

Hüznü düştü hüznün...

 Gece yarısı bilmem kaçıncı hayatın kaçıncı baharı, güzü ilki... Bataryası bitmek üzere olan bir tuş takımından uykudan evvel gözyaşından habersiz satırları. Bir akrebin ateş çemberinde kaldığında yanmamak ya da başka kimseden olmaması için sonunun iğnesini kendine batırdığı gerçeğini kendime yaptığımın farkına vardım, iki sene kadar evvel. Geç farkedişin dibine vurmuşum da günler haftalar aylar sonra perdeyi ilk gün ışığı diye çekmişim sanki. Beyhude gücün çabalamaların yoğunluğu ardında başarının sefasını bile süremeden minnet etmeden yaşamaya çalışılan bir hayatın burnun boka batmasın diye kuyruğu dik tutmanın yalnızlığın ceremesini çektiğim günlerden bir gün daha... O son iğneyi kendime batırmamı sorgulamadan geçirebileceğim bir günüm ve 

İĞNE BATIRIN

 Nefes al... Bazı zamanlar bir anın milyon kere yavaşlatılmış çekimini yaşadığımı düşünüyorum, hissediyorum demek daha doğru belki de. Böyle bir an olmuş; beynim o olaydan kurtulamamış, içinde hapsolmuş ve o kısır döngüyü tüm yaşamıma yaymış gibi. Kent Şarkıları - Hayat Devam Ediyor 🎙️ klibinin bilmem kaçıncı döngüsü gibi. Ya da; zaman bilinmeyen o kainat-I sırlardan birinde bilmem hangi evrenin kaçıncı katmanında kaçıncı zamna zıplamasını yaşıyormuşum gibi. Bir anda silkelenip "nasıldı?" sorusunu sorarken hatırlayamadığım kaç olay oldu diye zorluyorum bütün beyinsel fonksiyonlarımı. Sahi? O 5 dk ve ondan önceki 2 gün nerede? Nasıl yaşadım? Nerdeydim? Kiminleydim ya da daha endişelendiren ne yaptım? Korkuyorum... Bu kadar  beynimde tırnak izleri varken nasıl derinden derinden unutabiliyorum? Hatırlamadığımı söylediğim o berbat olayların üzerini hangi daksille silmeye çalıştım ki, damarımı damarlarımı klemplemiş hissediyorum? Nefes al... Sakin... Bi daha... Sakin, tamam... Ha