Takip

BİR TUR DAHA

 Ayna, bir yol var gölgenin ardı sıra ormanlık içinde. Ne yağışlı bu taraf ne sıcak ama çiğ düşmüş gibi gümüş önündeki cama ve damla damla iniyor gözpınarlarımdan izdüşüme.



Yüzüm daha otuzlarda ve parmaklarımın siniri çekilmiş erkenden kalem düşüyor denize bıraktığım gemilere yazmadan daha. Halbuki daha çok erken birinin açmasını umut etmek için denizde hayalleri yüzdürmek...



... Sanırım ki hep bu tekelcinin bana kocaman bir şişe vermesi buna sebep yoksa kadehimle eşlik ederdi Nihan Devecioğlu ve arkasından Sabahat Akkiraz, birbiri ardına gözlerimi kapattığımda bir esmerin dizinde televizyon seyreder bulurdum kendimi hiç oturamadığım şimdiki şömine karşısında. Masif masa elinden işçilik ve uzun kirpikler.

Şu karşıdan geçen eğlence teknesi şimdi Sarıyer'de balıkçı sığınağı ( çaktırmayın halbuki ben uzatırdım bacaklarımı gözlerin önünde gözükmeden). Birkaç halat ve sırtımı yasladığım koca evrende bir metrelik beton duvar. Eskiden olsa el ele kol kola yürürken aşk ederdi birden fazla ikiden az hayatlarımız. Kanıtım denizden uzak bir Eminönü sokağında siyah beyaz mimari yapıları izlerken çekildiğimiz birkaç kare - ki cennette yolculuktu her gülümseme-.



... Dalgalar getirir ve götürür suyu ve her suda bir parça gelmiş gelecek yaşanmış yaşanacak hayal ve gerçek. Bir ani dalga ile sırılsıklam aşk gibi koşar adım ve yüzünde kaybolmak gerçeğin.

Bir de...

... Bir de... 

... Ve bir de... 

Bu yüzden yürüyemeyip olduğum yerde saymam sanırım. Candan Erçetin in dediği gibi "parçalandım ve her bir parçamı ayrı yere bıraktım". Kadıköy Vapuru, soldaki bina köşe başından bir önce, biraz armut koltuğunda Küçükçekmece ve içinde sanki yılların huzurlu ev hali... Sonra Tarabya sahili hele de bisikletli neşeleri bank battaniyesinde. Sarıyer de çimlerin İzmir i hatırlatışı ki zaten pamuk şekersiz Alsancak olmaz.  Kaç parça etti? Ona göre hala aklımda olan Antalya daki yabani incir, o yiyemediğim ... En çok gecenin karanlığında iki su porsuğu gibi ay ışığında sırtüstü yüzmek sessizliği bozan kahkahalarla. Biraz Dalaman ın limon ağacı kokuyor üzerime el yapımı narlı şarap dökülürken. Zaten en son kahkahamı yol kenarında oynarken atmıştım konser dönüşü. Sonrası hep ikinci katta bir cam kenarında lacivert hırkaya sarılmalar. Halbuki anılar hep başladı ve bitti Beşiktaş ta siyah beyazı yaşarken. Meğer ne çok yüzümü rüzgarına sürmüşüm, meğer ne çok sebep etmişim koşa koşa ayaklarımı sarkıtıp yalnız kalabilmek için. Şimdi yatağımda Antartika bile daha kısa mesafe kapıya...





Şimdi tur bitsin ve döngü devam etsin...





9 Eylül

02.17

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hüznü düştü hüznün...

İĞNE BATIRIN