Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Takip

TRAJİKOMİK

  Az evvel düşündüğümde bana gayet hüzünlü bir ateş bözeği sesi edasında geldi buraya yazmak. Sayısız sesin arasında sesimin kayboluşunu izledim sanki. Yalnızlık böyle birşey mi acaba ? Fazlasıyla elimin altında olan onlarca yüzlerce nesne ve rehbere sığmayan insanlardan kaçmaya çalışan bir tenhada saklanan ben...  Uyuyor numarası daha kaç defa yapılabilir ya da kaç defa kaybolabilir bir insan bir gecede bir yatakta ?  Ne zamandır aç olduğumu daha ne kadar saklayacağım kendimden ? Utanmazlık mı arsızlık mı yoksa yıllardır gözlerimi bile kaldırmamamın ardından gelen bu heyecan ? Kendime olan öfkem gün geçtikçe daha da saf hale geliyor...  Nefesim kesilse çocuğumun dışında aklına gelecek kımsemın olmayışı aslında bir o kadar da huzur veriyor, hiç olmamışcasına.  Bir ömür neden sürekli huzursuz ve güvensiz geçer ? Bu kadar mı muhtaç olunur ilgiye ve sevgiye?  Belki de güzellik kavramlarımız değişmiştir ve olağan olan tüm güzel şeyler bizler için birer ağırlık ...
 Elimde saklı gizli bir kupa, içinde damarlarımdan şarap var; koyu kırmızı, akışkan, donuk, benden sarhoş... Parmaklarında sigara var türün diye kendimi sarıp yok edesin gelen. Şarkı açtım arka planda yıllardan beri kulaklarımda çalınan ama özlemeye hep devam ettiğim.  Gözlerimde sen ama özlemeyi bitiremediğim.  İçimde hep soru var cevapları takla atan durmadan . Niye Neden Nasıl  Kaç n olması gerekli yeteri cevabı bulabilmek için  Hangi yanıt yeterli sende kendimi daha fazla kaybedebilmek için. İspirto ocağına bulabmışım gibi bir koku var burnumun direğinde ama sanki son hızla giden hayatımın aracı çarpmış o direğe de kupama boşalmış tüm hıçkırıklarım Hızıma yetişmeye çalışmayın zira parmaklarım bile kaskatı kireçlenmiş sanki öyle yavaş öyle hayat akıp gidiyor ayağım havadayken

1

    İsim veremedim çünkü duygularıma ve düşüncelerime isim koymaktan vazgeçtiğimi fark ettim...    Kadınlar unutmak istedikleri şeyleri ne yapar ne eder unuturlar ama neyi unuttuklarını asla unutmazlar! mış...😏    Anlatacak çok şeyim var ama üzerimde bir vazgeçişlik hatta vazgeçmişlik, kelimeleri yorduğumun bencillik hissi var. Anlatacak çok şeyim var aslında ama karşımdaki insanların anlama kapasitelerini tartacak, kelime ayıklayacak ve doğru algılamalarını sağlayacak kadar pirinçten taş ayıklar gibi seçecek mecalim yok, aslına bakarsanız gereğim de yok. Anlatayım içimde kalmasın ama kimse dinlemesin, yani ne içimde tutayım ne de kimsenin hazinesine girmen😌    Yazacak çok şeyim var aslında ama sanata dökecek, algılarında yanlışa ehemmiyet vermemek için noktası virgülü eşseslisi sesteşi düşünecek kadar hibe edebilecek enerjim de yok.    Enstrüman çalmak isterdim, hayalimdi. Hele ki sesimin güzel olmasını hayal kurduğum çok zaman olmuşt...

BULANIK

  Bulanık deyince de aklıma hayatı boyunca egoist ve kaldırım taşı dahi olamayan vasıflarını kendilerine ait olmayanlar tarafından almış insanlar tarafından ötekileştirilmeye çalıştırılan, kendilerinde çizginin diğer tarafında kalan, içten içe köle olarak görülen kanlarındaki kana ve ruhlarındaki var olan güçle saydamlaşmak zorunda kalan  insanlar geldi aklıma.  Halbuki ne de yitip silinen hayatlar onlar...   İnsanlar hayatları boyunca ne gece yastığa kafalarını koyduklarında sabah kalktıklarında gibiler ne de sabah kalktıklarında gece uykuya daldıkları. Oysa rüyalar her gece tecrübe edilen ve farkındalık uyandıran bir paralel evren değil. Bizler rüyaları hayattan haberler ya da bilinçaltı olarak yorumlarız, uykuyu ise kısa ölüm: ruhun bedenden ayrılışı.    Söylediklerimi onlarca ve yüzlerce insan varken cansız ve donuk, hatta tepkisiz bir yazıya dökmem ise benim hayatımda bir uykudan kesit.   Hayatımda hep üretkenliği sevmiş ve ne olduğuyla değil de n...